Ruslan Sungurov: Sayın Prof. Dr. Nedim Ünal Bey. Türk Ocakları’nın kuruluş dönemini kısaca anlatırmısınız?
Nedim Ünal : 20. Yüzyılın başında Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılmaya başladığı dönemlerde emperyalist devletler Osmanlı İmparatorluğu’na karşı düşmanca faaliyetlere giriştiler. Devletin içindeki Hristiyan unsurlar tahrik edilerek isyan etmeye teşvik edildi. Bu Hristiyan unsurlar bin yıldır birlikte yaşadıkları devlete karşı isyan ederek, Osmanlı Devleti’nin düşmanlarıyla iş birliği yaptılar. Bunun üzerine üniversitede okuyan gençler bir araya geldiler. Osmanlı Devleti’nin içinde yaşayan Hristiyan unsurlardan başka, Müslüman Boşnaklar ve Arnavutlar’ın bile ayrılıkçı faaliyetler içinde olduğunu görerek birşeylerin yapılması gerektiğine inandılar. Bunun üzerine Askerî Tıbbiye’de okuyan 190 tane genç öğrenci, dönemin aydınlarına birer mektup yazdı. Dediler ki sizler ziyalılar olarak bu milletin başına geçin! Bir cemiyet kurun! Milletimizi ve devletimizi içinde bulunduğumuz bu karanlıktan kurtarın! Bu cemiyet siyasetle uğraşmasın!
Bu aydınlar; Mehmed Emin Resulzade, Hüseyinzade Ali Bey, Mehmed Emin Yurdakul, Ağaoğlu Ahmed, Akçuraoğlu Yusuf, Ziya Gökalp, Hamdullah Suphi Tanrıöver gibi büyük alimlerdi. Bu büyük yazar, şair ve edipler Türk Ocağı Cemiyeti’ni kurmaya karar verdiler. Türk Ocakları 25 Mart 1912 tarihinde resmen kuruldu. Türk Ocağı’nın ilk genel başkanlığına büyük Türklük şairi Mehmed Emin Yurdakul seçildi. Sonradan Atatürk’ün kurduğu cumhuriyetin Milli Eğitim Bakanı olan Hamdullah Suphi Tanrıöver 30 yıl boyunca Türk Ocakları Genel Başkanlığını yürüttü. Kısa bir zamanda Türk Ocakları, milletin bağrında bir ümit kaynağı olarak ortaya çıktı ve Türkiye’nin her yerinde Türk Ocakları şubeleri açıldı. 243 şubesi ve 30 bin üyesi oldu. Memleketin bütün münevverleri Türk Ocağının çatısı altında toplandılar. Ancak sonradan bütün düşman devletleri Türkiye’ye savaş açınca, memleketin bütün aydınları, gençleri ve bu 190 askeri tıbbiye öğrencisi Çanakkale’ye gönüllü gitti. Onlar Çanakkale’de şehit oldular.Burada harp edenlerin tamamına yakını Türk Ocaklıydı. 21 Eylül 1921’de Sakarya Savaşı’ndaharb edenlerin tamamı ocaklıydı. Düşmanı ülkeden def ettikten sonra Türk ocakları milli devleti inşa etmeye başladı. Türkiye Cumhuriyetini kuran askerler; Mustafa Kemal Atatürk, Fevzi Çakmak, Kazım Karabekir Paşalar Türk Ocaklıydı. Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin temelinde Türk Ocakları vardı ve devletin kuruluş felsefesi Türk Milliyetçiliği idi.
Ruslan: Anlaşıldı.O yıllarda Türk Ocakları anlattığınız faaliyetleri yaptılar. Peki şu anda Türk Ocakları hangi faaliyetleri yürütmektedir?
Nedim: 82 şubesi bulunan Türk Ocakları şuanda siyaset üstü işlerine devam etmektedir.Özellikle üniversite şehirlerinde aydınlar ve üniversite öğrencileri toplanırlar.
Türk Ocakları’nın 3 görevi vardır:
1. Milli meselelerde, Milletin vicdanıdır. Türkiye’nin milli bütünlüğüne ve vatanın bağrına yönelen her şeye karşı Türk Ocakları tavrını ortaya koyar.
2. Türk Ocakları aydınlarla beraber Türk fikir hayatını besler. Yaptığı konferanslar, sempozyumlar, yayınladığı dergiler, çıkardığı kitaplarla Türk düşünce ve fikir hayatını besler.
3. Türk Ocakları gençleri eğiterek, bu milletin geleceği için aydınlar yetiştirir. Çünkü Türk Ocakları bilir ki; memleketin iyi yetişmiş ziyalılara ihtiyacı var.
Türk Ocakları, Kumukların, Karaçayların, Ahıskalıların, Kıpçakların, Başkırtların, Özbeklerin vs. bütün Türk Dünyası’nın tamamıyla ilgili milletin geleceğini düşünür, fikir üretir. Gündelik siyaset yapmadan, bütün milleti kucaklar ve şahsiyetli adam yetiştirir.
Bugün, Türk Ocaklarının 1911 yılında yayınlanmaya başlayan Türk Yurdu dergisi yayın hayatına devam ediyor. Türk Ocakları 101 yaşındadır. Türk Yurdu dergisi ise 102 yaşına girmiştir.
Ruslan: Türk Ocakları’nın Dağıstan’daki Türk toplulukları olan Kumuk, Nogay, Karaçay ve Terekemeler ile ilgili ne gibi düşünceleri var?
Nedim: Türk Milleti bir bütündür. Türk Ocakları’nın bütün Türk Dünyası ile ilgili düşünceleri var. Öncelikle Türk Milletinde fikir ve kültür birliği olmalıdır. Türk Ocakları bu istikamette, yani Türk Dünyası’nda fikir ve kültür birliği olması için yayınlar yapıyor, sempozyumlar düzenliyor, kitaplar çıkartıyor. Türk Milletinin yüksek bir kültürde bir araya gelmesi, beraber düşünmesi ve birlikte hareket etmesi için gayret ediyor. Kırım Tatarlarının, Karaçayların ve Ahıskalıların sürgününü her sene anıyor. Bunu Anadolu coğrafyasında ve Türk Dünyası’nın diğer yerlerinde unutturmamak için anlatmaya çalışıyor.
Kumuk dili, Nogay dili, Kırım Tatar dili unutulmamalıdır. Türk Dilinin alt lehçeleri olan bu diller sonsuza kadar yaşamalıdır. Ancak Türk Dünyası,İstanbul Türkçesi etrafında,yazı birliğinde birleşmelidir. İsmail Gaspıralı bundan 120 sene önce “Dilde, Fikirde, İşte birlik” diyordu. Onun çıkardığı Tercüman gazetesi İstanbul’dan Mançurya’yakadar Türk Dünyası’nın her tarafında okunuyordu. İsmail Gaspıralı açtığı Usûl-ü Cedid mekteplerinde İstanbul Türkçesini öğretiyordu. Bizler de bugün O büyük ziyalının yapmaya çalıştığı gibi İstandul Türkçesinde birleşerek Türk Dünyası d,l birligini oluşturmalıyız.
Türkiye / Eskişehir