Hazaralar, Afganistan’da yaşayan ve nüfusları %35’ e varan, haklarında çok fazla bilgi sahibi olunmayan, fakat Afganistan’ın en büyük Türk oymaklarından biridir. Uzun süre İran dilinin hakim olduğu bir bölgede yaşayan, okumalarına izin verilmeyen, belli bir dönem sadece köle muamelesi gören, çocuklarını köle pazarlarında satılığa çıkarmak zorunda bırakılan, asimilasyon projesi sonucunda kendi dilleri ve adetleri unutturulan, Farsça’nın bir lehçesi olan Dari dilini konuşan, bölgede yaşayan diğer topluluklara göre hamallık, lağımcılık, çobanlık gibi işlerde çalışan ve cahil diye nitelendirilen bir topluluktur Hazaralar. Geçimlerini genelde hayvancılıkla sağlayan halk, gördükleri sayısız işkence ve zulümlere karşı yılmamış, bir olmayı başarabilmişlerdir.
HAZARALAR’IN TARİHİ
‘’Peki kimdir bu Hazaralar? Gerçekten Türk müdür?’’ sorusu uzmanlar tarafından sıkça sorulan sorular arasındadır. Aslında Hazaralar,her an tepemize bomba düşer düşüncesiyle hayatlarına devam eden, Güney Türkistan’ı yalnız bırakmayan soydaşlarımızdır. Afganistan’ın Hazaracât bölgesinde yaşayan Hazaralar, Hazaracât’ın Afganistan’ın merkezinde bulunmasından dolayı istilacıların, ülkenin bir ucundan bir ucuna geçmek için meskeni olmuştur. Bu yüzden Hazaracât istilacıların sürekli hakimiyeti altında kalmış, tarihte Hazara Hanları ve Mirleri tarafından merkezi hükümete haraç vermek suretiyle yönetilmişlerdir.
IX. yüzyılın sonlarında Hazaracât’ta, Emir Zunnün Ergün tarafından kurulan Ergüniye, Hazara Emareti’nin son emiri olan Şah Beg Ergün’ün, Şah İsmail Safevi tarafından öldürülmesinden sonra sona ermiştir. Yerine tahta Abdurrahman Han geçmiştir. Abdurrahman Han, Afgan tahtına geçtikten sonra Hazara Hanları ve Mirleri yeni emir Abdurrahman Han’ı desteklemişlerdir. Bu durum fazla sürmemiş, Abdurrahman Han ilk iş olarak İngilizlerin yardımıyla Hazaracât’ı istila etmiştir. Abdurrahman Han, Hazaralarla olan savaşlarını meşrulaştırmak için bahane bularak Hazara Hanlarını Şir Ali Han’a destek verdikleri suçundan dolayı tutuklattırmış ve halkın ödeyemeyeceği şekilde 16 çeşit ağır vergi koydurmuştur. İnsanların bu ağır vergileri ödemeye gücü yetmeyince de,Hazaraların önde gelen kişilerini hapse attırmıştır. Abdurrahman Han, binlerce insanı katletmiştir. Sadece Hazaralar’ı değil; Hazaralarla birlikte Özbekler ve Nuristanlılar’ı da öldürtmüştür. Hazaralar’a karşı kin ve nefret duymasının tek sebebi ise, Hazaralar’ın Türk olması ve Hazaralar’ı kendi hanlığına karşı tehlike olarak hissetmesidir.
Hazaracât, 1893 savaşlarından sonra ekonomik canlılığını kaybetmiştir. Hazaralar’ın bu bölgede bulunan bütün otlak, çayır ve meralarına el konulmuş, devlet himayesine alınan bu otlaklarda sadece göçebe Peştun’ların hayvanlarının otlatılmasına izin verilmiştir. Bu içinden çıkılamaz durum kış aylarında yiyecekleri kalmayan Hazaralar’ın topraklarını yok pahasına Peştun’lara satmasına zorlanarak daha da zor bir hal almıştır. Yurtlarını terk etmek zorunda bırakılmış, ekonomik haklarını kaybetmişlerdir.
Abdurrahman Han’ın oğlu tarafından öldürülmesinden sonra, Hazaralar’ın zorla Peştunlara satmak zorunda bırakıldıkları toprakları geri verilmiş ve Hazaralar tekrar Hazaracât bölgesine yerleşmişlerdir. Abdurrahman Han’ın zulmünden Kabil’e kaçan Hazaralar, 1929 yılından sonra kendilerine verilen fırsatı iyi değerlendirmişler, Hazaracât’tan uzak ve merkeze yakın olma avantajını kullanmışlardır. Kabil’deki Hazaralar siyasi, iktisadi ve kültürel alanlarda rol oynamışlardır. Hazaralar’ı Afganistan siyasetinde 1980’li yıllara kadar görmek mümkün değilken, şimdiler de siyasetin ortasında bulunmaktadırlar.
Afganistan, Davut Han döneminde Cumhuriyet sistemine geçmiştir. Bu dönemde Davut Han’ın bütün dikkati Peştun meselesi üzerinde odaklandığından Hazaralar üzerinde pek fazla duramamıştır. Bu durum Hazaralar’ın lehine olmuş ve devletin çeşitli kademelerinde yer almışlardır. 1978 yılından sonra mücahit partililer, komünist hükümete karşı ülkenin çeşitli yerlerinden direnişe geçmişlerdir. 1978-1985 yılları arasında Hazaralar 50’ye yakın grupla direnişe katılmışlardır. 1979 yılının sonunda ise Hazaralar’ın dinî liderleri ve aydınları bir araya gelerek Afganistan İslam Devrimi İttifakı Hükümeti’ni kurmuşlar ve Seyit Ali Behişti’yi cumhurbaşkanı olarak seçmişlerdir. Bu tarihten sonra Hazaracât özerk bir bölge durumuna gelmiştir.
1989 yılında Hazaralar’ın büyük partileri bir araya gelerek Vahdet Partisi’ni kurmuşlardır. Vahdet Partisi kurulduktan sonra, 3 sene içerisinde Hazaracât ve diğer Hazara yerleşimlerini kontrol altına alabilmiştir. 1991 yılında ilk kez Vahdet Partisi, Afganistan meselesi üzerinde uluslararası bir konferansa davet edilmiştir. Bu konferanstan sonra İstanbul’da düzenlenen İslam Ülkeleri Dışişleri Bakanları konferansına da katılmışlardır.
Taliban rejiminin ortadan kaldırılmasından sonra dış ülkelerin yardımıyla geçici hükümet Hamit Karzey başkanlığında kurulmuştur. Afganistan’ın yeni oluşumunda Hazaralar’ın etkin rolü olmuştur. Şu an parlemantoda Hazaralar’ın 66 milletvekileri bulunmaktadır. Ve sürekli yükselen yeni nesil, Hazaralar’ın kendini toparlaması ve eğitimde ileri düzeye çıkıp, sosyal alanda ilerlemeleri Peştunlar’ı ve Tacikler’i tedirgin etmektedir.
HAZARALAR’IN KÖKENİ
Hazaralar’ın kökeniyle alakalı 3 çeşit varsayım ortaya atılmaktadır. Bu varsayımlar;
Birincisi; Hazaralar’ın tamamen Moğol asıllı oldukları ve Cengiz Han’ın onar grupluk asker birimlerinden dokuz grubunu Kabil bölgesine gönderip, bir grubunu da Amu Irmağı’nın doğusunda bulunan Hazarlar bölgesine göndermesi şeklinde olay cereyan etmiş ve Hazaralar da Cengiz Han’ın gönderdiği askerlerden meydana gelmiştir. Oysa Cengiz Han’ın askerleri bu bölgede bırakma sebebi ve bir grup askeri burada niçin yalnız bıraktığı hala akıllarda soru işareti bıraktırsa da, Cengiz Han bu bölge halkını vahşice öldürdüğü için askerlerini de bu bölge de bırakamayacağından dolayı, bu varsayım kabul görmemektedir.
İkincisi; Hazaralar’ın Büyük İskender zamanında Hazaracat bölgesinde yaşamış olmaları yönündedir. Bu varsayımın kabulu, Hazaralar’ın Moğol asıllı olup, Cengiz Han’ın askerleri olmalarını reddetmektedir.
Üçücüsü ise; Hazaralar’ın tamamen Türk asıllı oldukları yönündedir.(Mengi Han zamanında Hazaracât’a yerleştikleri düşünülmektedir.) Cengiz Han; Belh, Kabil, Gazne, Herat ve Hazaracât’ı istila etmeden önce bu bölgelerde Halaç Türkleri ile Karluk Türkleri’nin yaşadıkları bilinmektedir. İbni Haldun’un ifade ettiği gibi Belh ve bugünkü Hazaracât Türklerin merkezi durumundaydı. Ancak Moğollar bu tarihten itibaren Hazaralar’ı kültürel yönden etkilemiş olabilirler. Tacikler de, komşu durumunda olan bu kavimleri sosyo-kültürel alanda etkilemişlerdir. Bu bölgelerde yaşayan Türkler, Cengiz Han’la savaşmışlardır. Hem Moğollar hem de Türkler sarı ırka mensup olduklarından dolayı birbirlerine kaynaşmaları çabuk olmuştur.
Hicri III. ve IV. yüzyıla ait tarih ve edebiyat metinlerinde Hazaralar, Garçe Türkleri olarak zikredilmiştir.
HAZARALAR’IN ŞİMDİKİ DURUMU
Hazara Türkleri’ne hala Fars oldukları propagandası yapılmaktadır. Türkçe konuşmaları yasak olmasına rağmen Türkçe kelimeleri cümlelerinde ısrarla kullanmaya devam eden Hazaralar, Türk basınında hiç yer almayıp, merak uyandırmamalarına rağmen; Batı basınında baya ilgi çekmiştir. New York Times Gazatesi’nde Hazara Türkleri’ yle alakalı yazılar yer almıştır. Kendi öz kimliklerini, her türlü asimilasyon projesine karşı kaybetmeyen soydaşlarımız, ne olursa olsun hala Türk olduklarını haykırmakta ve Türklükleriyle gurur duymaktadırlar. Katledilip, vahşice öldürülen soydaşlarımız, kalkınmanın en önemli projesinin eğitim olduğunu bilmiş ve bu konuda atılımlar yapmışlardır. Eğitim alanında bir çok başarılara imza atan kardeşlerimiz, her şeye sıfırdan başlamış, yok olmanın eşiğindeyken birbirlerine kenetlenip tekrar kalkınmışlardır. Hazaralar’ın kalkınmalarına hala tepki göstererek, katliamlarına devam eden Peştunlar, yaptıkları bunca soykırıma rağmen Hazara Türkleri’ni yollarından çevirememiştir. Parlementoya 66 milletvekili yerleştiren soydaşlarımız, kendi kardeşlerini hiçbir şekilde unutmamış, günümüzde dahi dayanışmanın ne demek olduğunu tüm Afganistan’a göstermiştir.
Umarım Hazara kardeşlerimize uygulanan bu soykırıma Türk Dünyası kayıtsız kalmayacak, gizlice yürütülen asimilasyon projesinin farkına varacak ve Sayıları 12 milyonu bulan soydaşlarına sahip çıkacaktır. Yoksa bu soydaşlarını hatırlamayanlar yada görmezden gelenler, bunun hesabını soydaşlarına değil, tarih kitaplarında yer aldığı zaman kendi torunlarına vermek zorunda kalacaklardır. Bir gün bu kâbus bitecek, Adriyatik’ten Çin seddine kadar tüm Türkler birlikte olacak ve güneşli güzel günler göreceğiz. İnanmak başarmanın yarısıysa eğer, inancımızı bu yönde desteklemeliyiz.
(Bu yazıyı yazmamda bana yardımcı olan, Hazara Türkleri’nin kim olduğunu bana anlatan, soydaşlarıma sahip çıkma fırsatı veren,bana karşı desteğini ve inancını hiç eksiltmeyen kardeşim Reza Wefaq’ a sevgi ve saygılarımı sunarım.)
FATMA ÖZGE ÖZDEMİR
(http://www.habererk.com/haber/40318/bilinmeyen-bir-turk-oymagi-hazaralar.html)